öğrenci olduğunu kanıtlayan belgeyle başvur. bana iade etmişlerdi.

Ben lisanstayım, 2 sene sabrettiler ve şimdi yine işletim ücreti kesmişler. Öğrenci belgesi verince iade ediyorlar ama eksik idare ediyorlar. :) O da ilginç bir şey. İçindeki kesintileri iade etmiyorlar.

bu ücretlerin alınması haksızdır. bankadan iadesini yazılı olarak talep edin, red cevabı verirlerse hakem heyetine başvurun geri alırsınız.

Benden de geçen sene 20 lira almışlardı epey konuştum bir şey değişmedi. Bana da gelecek heralde o zaman bir 50 daha :/ 50 çok fazlaymış yahu.

vakit geçirmeden öğrenci belgenle gidip dilekçe yaz, geri ödüyorlar

Kendime cevap vermiş olayım: Hesabımın bulunduğu bankaya gidip öğrenci belgemi ve "hesap işletim ücretinin iadesini talep ediyorum" dilekçesini 2 dakikada verdim. 3 gün sonra 50 tl'nin tamamı geri ödendi. Bilginize...

oy vermek sadece iktidar için yapılan birşey değildir..demokrasi bu değildir..sen aynı zamanda muhalefeti de seçmekle yükümlüsün..kimsenin iktidarından yana değilsen en iyi muhalefet yapacağını düşündüğün partiye oy at..

bu arada evet..dolaylı olarak sandıktan çıkan partiye yarıyor boş oy..

normal şartta senin firini gösterir ama bizim sistemde en çok oyu alan artinin işine yarar. boş oy atma +1

yani yakın olduğum bir parti yok aslında ldpye versem adamlar %1 gibi mi ne oy alıyorlar, chpyi kılıçdaroğlu yüzünden sevmiyorum, boş oy atmakta akp'ye gidiyorsa ne yapacağımı hiç bilmiyorum. zaten akp yine alır gibime geliyor.

Bos oy iktidara yarar. Cogunluk muhalefet kimdeyse ona at.

Baraji gecemeyen partilerin oyu da iktidara gidiyor. Chp yi sevmiyorsan mhp ye ver o zaman. Valla benim de sevmedigim siyasetciler var ama nefret ettigim insana gitmesindense begenmedigime gitsin.

Ülkemizdeki ileri demokrasi sayesinde meclise giren ve sevmediğin partilerden en az sevmediğine oyunu atmadığın sürece başa en çok sevmediğin kişiler gelir. Bi anlam ifade edeceğini bilsem ben de boş oy atardım, ama öküz dağa küsmüş dağın haberi olmamış hesabına dönüyor iş.

seçimlerde atılan oyların yüzde şu kadarı boş çıkarsa seçimler yenilenecektir vs. gibi bir kural olsaydı boş oy atmak çok güzel bir tepki olabilirdi. ancak %10 barajından bahsediyoruz, atılan her boş oy maalesef sandıkta en çok oy alan partinin işine kolaylaştırıyor, sandalyesini artırıyor.

işte akp böyle adamlar sayesinde 10 senedir iktidarda. he canım he ldp'ye bas sen :)ldp gelecek dertler bitecek.

aslinda sandiga gitmeyenlerin oylar sayilmaz. Yani iktidara da gitmez. Ama sandikta gecersiz, bos oy atarsan, bu iste sandikta birinci cikan partiye yarar. Akp de zaten herkes sandik basina gidip bari orada gecersiz oy kullansin diye, oy kullanmayanlari parayla cezalandiran bir yonetmelik cikarmisti.

boş oy atmak iktidara yarıyor neyin kafası arkadaşlar?

birisi de akp insanlar sandığa gelmemektense, gelip boş oy atsın da işine yarasın diye kanun çıkarttı diyor, şaka gibi :S

geçersiz oylar ve kullanılmayan oylar hesaplamaya katılmaz. seçimde hiç bir etkisi yoktur. nasıl oluyor da iktidara yarıyor birisi açıklarsa seve seve dinlerim.

@dafuq

d'hondt sisteminin nasıl uygulandığına bakarsan cevabı göreceksin. tr.wikipedia.org'Hondt_sistemi

Bir ülkede 100 kişi oy kullanacak olsun. İlkinde 50 kişi a partisine, 30 kişi b partisine, 20 kişi de c partisine oy vermiş olsun. İktidar olan parti %50 oy almış oldu.

İkincisinde ise 50 kişi yine a partisine oyunu versin. Muhalefete küsenlerden ötürü 20 kişi b partisine, 10 kişi de c partisine oy versin. Kalanlardan 7 kişi d partisine, 13 kişi de boş oy versin. İktidar partisinin oy oranı, meclise girmeye hak kazanan 80 kişinin 50sinden oy aldığı için %63'e yükseldi.

Ahanda bu kadar basit boş oy atmanın iktidara yaradığı gerçeği.

partiden çok adaya oy verin. sarıgül, mansur yavaş bunlar doğru adaylar.

oy vermeyen insanların ise seçimlerden sonra şöyle böyle demeye hakkı olduğunu da düşünmüyorum açıkçası.

Boş oy da bir seçimdir fakat benim son zamanlarda uyguladığım politika;
"İktidarı desteklemiyorsan muhalefeti güçlendir"

livaneli_kadir +1

@temofilli hasan ilk defa oy kullanacağım, ldp partisini yeni duydum bir kaç görüşü hoşuma gitti onun yüzünden yazdım. zaten bana göre bir parti yok ki ateist ve sonuna kadar özgürlükçüyüm, hiçbirisi benim görüşüme yakın değil zaten olmaz.

benim bu konuda görüşüm biraz farklı. liberal eğilimlerin de var ise duymak isteyebilirsin diye tahmin ediyorum.

ucundan kıyısından biraz bana uyar diyebileceğim bir parti var aslında. eskiden o partiye veriyordum oyumu. ancak bana göre dandik olan bu yönetim sisteminde (seçim sisteminden bahsetmiyorum) herhangi bir partinin fazla güçlenmesi durumunda halka zarar verdiğini düşünüyorum.

bu zarar da genellikle özgürlükler boyutunda oluyor. ekonomi, istihdam vs. bunların iyi olması, kötü olması konjonktürel olarak belirleniyor. ülkenin ekonomi politikalarının etkisi bence sınırlı.

fakat aşırı güçlenen bir partinin ilk işi toplumu kendi doğrularına göre dönüştürmeye çalışmak oluyor.

işte benim sorunum bununla. geçmişteki örnekler de, mevcut örnekler de hep bunu doğrulamış durumda. özgürlükleri kısıtlayan, halkı kendi doğruları doğrultusunda gütmeye çalışan bir zihniyete hiçbir koşulda onay vermem. zira bence özgürlük fikri bir insanın ulaşması gereken en temel bilinçtir.

bu sebepten dolayı artık seçimlerde bir partinin fazla güçlenmemesi için ne şekilde oy kullanmam gerekiyorsa o şekilde oy kullanıyorum. birinci önceliğim toplumun özgürlüğüne düşman insanların aşırı güçlenmesini engellemek. bu doğrultuda bugün a partisine oy veririm, ertesi gün b partisine.

bu sırada da bahsettiğim özgürlük bilincinin tabandan tavana doğru yayılması için çaba gösteririm.

not: koalisyon zamanlarını hatırlayan bir insanım.

@jack aşırı güçlenen bir partinin ilk işi toplumu kendi doğrularına göre dönüştürmeye çalışmak oluyor. sana aynen katılıyorum benimde aslında demek istediğim bu.

Boş oy da elbette bir demokrasi belirtecidir ancak bu denli ileri bir demokratik işlemin işe yaramasını ancak "boş oy atmanızın sebebini anlayabilecek, bu boş oyu sorgulayabilecek" hükümetlerin olduğu gerçekten ileri bir demokratik sağlayabilirsiniz.

Bu durum maalesef bizim ülkemiz şartlarında mümkün olmadığından, şu ortamda boş oy atmak vatana ihanet gibi geliyor bana.

Dolayısıyla sizin tercihleriniz arasında en mantıklı seçim CHP.

Eğer AKP'nin güçsüzleşmesini istiyorsan rasyonalist düşünüp HDP'ye oy verebilirsin. Matematik ortada. Eğer HDP meclise girerse akpnin sandalye sayısı 50'ye yakın düşüyor.
Eğer siyasete ilkesel bakıyorsan yine HDP'ye oy verebilirsin. Mesela CHP aldığı oy aşağı yukarı belli olduğu halde çıkıp ben Diyaneti kapatacağım gibi bir açıklama yapamaz. O kadar omurgalı hiç olmadılar. Ama HDP bıçak sırtındayken bile ilkelerinden vazgeçmiyor. Darbe kurumlarını kapatacağız diyor.
Barışçıl bakıyorsan HDP'ye verebilirsin. Evet bu tepki toplayacak ilk bakışta. Ancak çözüm sürecinde AKP- HDP karşılaştırmasında kimin gerçekten barış yanlısı, kimin çözüm yanlısı olduğu ortaya çıktı. HDP seçime parti olarak gireceği günden itibaren AKP çözüm süreciyle ilgili gerçek yüzünü ortaya çıkardı. Kağıtlar yollarda düştü. Söylemler ülkü ocağı düzeyine indi.
not: Kürt değilim. Rize'liyim.

barron's toefl hazirlik kitabinda cok iyi kaliplar vardi diye hatirliyorum

0.312 416 72 00 'den öğrenebilirsiniz.

0312 416 72 50-51 güncel baro kalemi telefonları. ankara barosunun e-posta adresine atılan maillere cevap gelmiyor, telefondan sorarsanız yardımcı olurlar.

dediğiniz gibi baro'dan öğrendim. [email protected] , [email protected]

Zamanla azalıyor.

aynen zamanla geçiyor o ses. bi de evde sessizlikten çok kulağına batıyor, dışarda duymazsın bile muhtemelen.

2 cift ayni model cat botum var. ikisi de ortlama 6 senelik. birtanesi fena gicirdamaya basladi. 6 sene sonra da olabiliyormus demek. digerinde ise hic sorun yok.

aynen zamanla geçiyor. ilk aldığımda her türlü zeminde aşırı gıcırdıyordu sizinki gibi ama artık olmuyor

geçen yıl kemal tanca'dan almıştım ben. sana link arıyorum bulursam atcam.

www.arow.com.tr
o tüylü kısmı açılıyor,o şekilde daha hoş oluyor.istediğin özelliklere direkt uyuyor marka takıntın yoksa.

uzunuzunilgi yok böyle bir model değil istediğim. biraz şunun gibi ama bana yüksek göründü : www.google.com.tr

markafoni den baktım şunları buldum sana:

www.markafoni.com
www.markafoni.com

asm cok sagol. ıkıncısını beğendim :)

nine west e bakalım, indirim de var :)

şu nasıl?
www.trendyol.com

gön de gayet başarılı botlar/çizmeler yapıyor

ikamet ettiginiz ilcedeki tuketici sorunlari hakem heyetine basvurup bir dilekce ile sorununuzu ve zararinizi anlatabilirsiniz. ayrica gumruk ve ticaret bakanligi nezdinde sikayette de bulunabilirsiniz.

ödeme yaptığına dair belgeleri var mı? yoksa ödeme yapmamıştır diye dava aç işte.

benden çok dayım uğraşıyordu dükkanla. diğer ödediklerinde de bir makbuz vermiyorduk. yurt dışına çıkmama az kaldı bi de.

yahu adam belki zor durumdadır,4 sene para almışsın işte 2 aylığı da helal ediversen ne olacak...bu kadar paragöz olmayın yahu..zaten adamdan kurtuluyorsun işte..

abi saçma saçma konuşmayın ne demek 2 aylığı boş ver. ben plan yapmışım buna göre. plan yapmamış olsam bile bu benim gelirim sonuçta. bunun paragözlükle alakası yok, o adamın kişiliksizliğiyle alakası var. sana 2 ay maaş vermese patronun ne yaparsın çok merak ediyorum. adam zor durumdadır mı dersin ?

5yıla tamamlayipgeti kalan ayları dahi isteyebilirsiniz

da nasıl yapacağım ? mahkeme mi ?

Polise falan gidersen olay yargıya taşınır, öyle birkaç ayda alman zor yani. Gidip tartaklarsan tehdit edersen de olayı o yargıya taşırsa, hapse bile girebilirsin.

bunun için üç yolunuz var.

ilk olarak, iki haklı ihtar çekerek birikmiş kira borcunu ödemesini talep edebilirsiniz.

ikincisi, icra takibi başlatıp 30 gün içinde birikmiş kira borçlarını ödemesini talep edersiniz.

üçüncüsü ise, kira sözleşmesine aykırılıktan dolayı akdin feshi ve kira alacağının tahsili ile tahliye davası açabilirsiniz.

yalnız temerrüde düşürme ve haklı ihtar olarak sayılma bakımından bu saydıklarım farklı etkilere sahip olduğundan hukuki bir işlem başlatmadan önce bir avukata danışmanızı tavsiye ederim.

Adamın Parası Yok Ve Batmışsa Helalleş.
Yok Adam Farklıysa
A Planı Kibarca rica et
B Planı Bir Yere Çay İçmeye Davet Et Göz Dağı Ver
Hala Tutukluk Yaparsa Kirada İçtiği Çayında Parasıda Dahil Hastaneye Çiçek Gönder...

Fransız Kültür ya da Active English ikisi de olur. İkisine de gittim. Fransız Kültür'den genel olarak arkadaşlarım çok memnundu ancak ben kendi öğretmenimi sevemedim. Konuşması, öğretme yöntemi bana uygun değildi o yüzden pek verim alamadım. Sınıf ortamı da iyi değildi. Active English'de biraz yaşlı bir adam gelmişti derse ama kitaptaki işleyişin dışında akışına göre ek bilgiler de veriyordu. Konuşman daha çabuk gelişiyor o şekilde. O yüzden daha çok eğlenerek gittim, dolayısıyla daha verimli geçti.

tunalı tömer'in fransızca hocaları da iyidir, tavsiye ederim.

ev sahibi eve geliyordur belki?

evet ihmal ettim kiliti değiştirmedim ama yani ev sahibi niye gelsin ya, hadi geldi diyelim, salak mı bu belirtileri bıraksın?

temizlikçi vs. var mi eve gelen siz yokken?

ev sahibi ikinizden birisine göz koymuştur veyahut eve bir şekilde girebilme şansı olan birisi kumpas düzenliyordur?

maliyetini bilemem ama madem bu kadar ciddi kamera falan yerleştirip inceleyebilirsin. kedi böyle mucizevi şeyler yapıyosa görürsün, kapı kilidini değiśtirmediysen başkasının girmesi gibi bir şey de olabilir.
ayrıca kilit değişmediğine göre eski kiracı bi gün denemiş olabilir. baktı açılıyo takılmıştır

kumpas kuracak biri yok, biz yokken gelen bir temizlikçi de yok. en akla yakın iki şey var, anahtara sahip olan biri eve geliyor olabilir ya da kedi buldu bu telefon kılıfını bi şekilde.. yani ben kendimi bildiğime göre, ben eve hatun getirmediğime göre böyle bi izahı vardır. peki hanıma ne diyeceğim ben? yani sağolsun makul bir açıklama o da bulmaya çalışıyor, bana güvenir ama yani güven denen şey nereye kadar ki?

korktum yahu ev sahibi eve geliyordur falan. anahtar baska kimde var? temizlige yardima gelen birileri var mi mesela? ya da ikinizden biri dünyanin en dalgin insani.

birilerinin birakma ihtimaline karşı dokunmayın parmak izi açısından. hatta bir daha olursa özel kriminallabaratuvarlarindan birine incelettirin . kilidi değiştirin. kapıyı kilitleyerek çıkın. uyurgezerlik. ihtimalini ve de en son psikolojik rahatsızlık ihtimalini de düşünün .

ek bilgi: evde çalınabilecek şeylere kimse dokunmamış, bu üç konu dışında bir belirti vs de yok

eşimin öyle bir telefon kılıfı yoktu ondan eminiz ikimiz de o nedenle uyurgezerlikle bile o kılıfı izah edemiyorum. psikolojik rahatsızlık olduğunu sanmam.

ya eşime nasıl izah edebilirim bu durumu? siz olsanız ne derdiniz??

durumu bir defa açıklayamazsınız. açıklamaya da çalışmayın zaten. en mantıklısı eve kamera yerleştirmek. sabahları evde olmuyorsanız evin anahtarını bir şekilde ele geçiren birileri evinizi o değişik amaçlarla kullanıyor olabilir. misal ev sahibinin çapkın yeğeni. apartmanda ki kapıcı. emlakçı olabilir. benim geçen sene tuttuğum emlakçı ev boşken gelip jakuziyi kullanıyormuş.(boşken derken, biz kiralamadan önce ama aklı evvel biri çıkar kiraladıktan sonra da yapar bu işi) olur yani öyle şeyler. önce anahtarı değiştirin, yeterli olmazsa kamera taktırın.

misafir fln geldi mi eve?

evin kilidini değiştirmemişsiniz, o nedenle anahtar sahibi veya sahipleri siz yokken evinize girmiş olabilirler. kılıfı da evin başka bir yerinde düşürmüşlerdir belki, sonra da kediniz oynarken yatağın altına kaçmıştır siz fark etmeden. bence eşinizi eve başka insanların girmiş olabileceği yönünde ikna edin, ayrıca kilidi de derhal değiştirin derim.

kamera koy hacıt mutlaka. 7 24 çeksin derim. evliliğin gidicek lan ahahahha

önce kamera taktırın ki gelen giden varsa kanıtlama şansı olsun. anahtar değişince giren varsa artık giremicek, peki nasıl kanıtlancak masumluğun?

çok boktan durum oldu ya.. yok mu başka öneri?

ya usta kafana bit yeniği sokmak gibi olmasın da karın sana kumpas düzenliyor olmasın?

"ne derdiniz?" sorunuza cevap olsun diye yazıyorum, hoş değil ama...

"aldatsam daha dikkatli olmaz mıydım sence? o kadar aptal mıyım kremi havluyu unutayım..?" falan derdim bence.

komplotuar teori meraklisi bir Turk olarak, "aranizi bozmak isteyen birisi yapiyor olabilir mi bunlari?" sorusunu sormam lazim. eve sizden baska birisinin girdigi kesin. onda artik bir suphe yok.

ben olsam ne derdim? "bu eve bizden baska birisi giriyor ve bunu kamerayla v.s. tespit etmemiz lazim." derdim.

Kedidir o. Vardı ya bir video hırsız kedi diye. inanılmaz, bulduğu her eşyayı eve getiriyor. çok komikti. link bulursam eklerim.

edit: ha havluyu asamaz tabii...


linki yine de ekleyeyim, gülersiniz: www.youtube.com
ABD'nin California eyaletine bağlı, San Mateo kentinde yaşayan, Dusty adlı (kleptoman) kedinin, üç yıl içinde 600'u aşkın hırsızlık yaptığı ortaya çıktı. Jean Chu ve ve Jim Coleman adlı çiftin sahibi olduğu Dusty'nin gece karanlık bastırdıktan sonra komşu ve çevre evlerden çaldığı nesnelerle eve dönüşü,

o kadar konuşmuşsunuz bir cinler, periler diyen çıkmamış yazıklar olsun.

çaresizce açıklamaya çalışan adam biraz şüpheli görünürdü bana. benim de haberim yok, anlamadım neler döndüğünü diyeceksiniz tabi. başka ne denir.

bütün bunlarla eşinin karşılaşması ilginç hakkatten. tüm ihtimallerin dışında ya seni deniyor, ya seni deniyor... bu hatun milletinin aklı başka çalışıyor amman diyim

hakkaten yazdıklarınız için teşekkürler.

kedimiz evden çıkmıyo, 10. kattayız, dışarıdan getirme olasılığı yok. eşimin psikolojik bir sorunu olmadığına eminim. eve giren tanıdık yok öyle hani kumpas filan yapacak vs. o da imkansız. karımın beni aldatmayacağından eminim. üstelik bu olanlardan o sonuca varmak pek mümkün de değil zaten.

benim aklıma 3 mantıklı izahat geldi:

1. havlu ve krem eşimin dalgınlığındandır. telefon kılıfı da bi dolabın içinde filan kalmıştır, kedi bulmuş getirmiş oraya bırakmıştır. bu iyimser tahmin.

2. eve birileri girip takılıyor. ama o kadar salaklar ki orda havluyu burda kremi, öbür tarafta telefon kılıfını unutuyorlar. bu da bi tahmin tabi.

3. eşim beni test ediyor olabilir. havlu, krem, telefon kılıfı filan o organize etti ve benim kendisini aldatıp aldatmadığımı bu yöntemle anlamaya çalışıyor olabilir. bunu eşime sordum, saçmalama dedi :) bu da abuk da olsa aklıma gelen bi olasılıktı tabi.

kapıcı giriyor olabilir mi, benim bir yabancı müdürümün başına gelmişti.
hatta kapıcının kendi de değil, çocukları. yedek anahtar varmış meğer.

bu çerçevede ben de bir şey anlatayım. bir ara bahçemizde bir köpek vardı, civar evlerden ıvır zıvır çalıp getiriyormuş kapımıza. ilk olarak mavi bir bikiniyle fark ettik. ben de kadın tarafı olarak, eşime, eşinizin tepkisine benzer bir tepki verdim, "biri kapıya bikini bırakmış, bana bir mesaj vermeye çalışıyor öteki kadın" diye--yarı şaka yarı ciddi. hani "kapımıza arap kadri donu assa biri, sen ne yaparsın?"a kadar empati yaptırdım. Ama sonra, bildiğimiz köpek çıktı sorumlusu.

Mutlaka bir açıklaması vardır.

Bir de -- acayip şakalara meyilli arkadaşınız var mı?

hacı,

kamera döşe eve. Kedi krem sürüp, havlu çıkartıyorsa tv kanallarına görüntüleri satar köşe olursun. Ecünniler gelip yapıyorsa yine tv kanallarına satar köşe olursun. Tanıdık biri girerse, görüntüleri cd'ye çekip evine gönderirsin. Tanımadık biri giriyor ise polise verirsin. Sen yapıyosan ya.. öhöm bişeyler yemişsin demektir.

aynı firmada çalıştığım bir arkadaşın evine o yokken ev sahibi giriyormuş. aşırı artan telefon faturalarından sonra şüphelenip, döküm alıp bulmuşlardı.
kamera pahalıya gelirse veya yaptırmanız gecikecekse kilidi değiştirin biran önce.

birinizin kardeşinde / kankasında yedek anahtar var mı? siz yokken eve hatun atıyor olabilir.

kilidi değiştireceğim bugün. yedek anahtar kimsede yok. kilit değiştiğinde de benzer şeyler olmaya devam ederse kendimden şüphe ederim artık ulan yoksa ben eve hatun mu getiriyorum diye. yoksa yani başka da izahı yok bu işin :)

eğer doçentlik sınavına girmek için gereken ön koşullara sahipseniz, diyelim ki gereken yayım ve ders saati sınırlarını geçtiniz, o takdirde doçentlik sınavı açan üniversitede sınava girebilirsiniz. bunun için halihazırda bir üniversitede çalışıyor olmanıza gerek yok. ama doçentlik sınavı için ilana çıkan üniversiteye yök zaten doçentlik kadrosu veriyor dolayısıyla sınavı kazanırsanız o üniversitede çalışmanız gerekecek. öte yandan ancak şöyle istisnai bir durumda haricen sınava girmek söz konusu olabilir: siz öğr.gör.dr ve/veya yrd.doç. olarak çalışıp doçentlik için gereken şartları sağlamış, daha sonra istifa etmiş başka bir kurumda çalışıyorsunuzdur. kurumda çalışırken bir üniversite doçentlik sınavı açar, o sınava bu şekilde girebilirsiniz. ancak doç unvanı aldıktan sonra üniversitede çalışmanız gerekir, kurumda kalmaya devam edemezsiniz.

doçent bakkal gibi, müdür gibi bişey.(daha profesyonel açıklayacak vardır.)

doktor ünvanını alırsın ama doçentlik üniversiteye aittir.

@saiko, evet akademik unvanların en üst noktası dr unvanıdır. yani akademik çalışmanın en üst basamağı doktoradır, onun daha üzerinde bir akademik çalışma yoktur. yrd. doç, doç., prof. gibi unvanlar tamamen üniversitenin çalışma sistemiyle ilgili, daha ziyade kıdem gibi bir unsur.

yabancidiziizle gayet sorunsuz çalışıyor, diziporttan uzun süre önce vazgeçip burayı bulmuştum, tavsiye ederim.

Normalde zararı onlar vermiş. Ancak kusuru olmadığını ispatlarsa ki burada ispatlayamaz ödemekten kurtulurlar. Ayrıca nasıl bir onursuz insan böyle bir durumda zarar verdiği komşularının zararlarını ödemeyi üstlenmez anlayamıyorum. Gidin konuşun böyle böyle diye, zarar vermiş yaptığınız falan deyin.

Yav sallıyor nedeni mi var.

Komşu ile güzelce konuşun, ödemem diye diretirse mahkemeye gideceğinizi çünkü emekli babanızın bunu ödeyecek durumu olmadığını belirtin. Güzel konuşun ki bu noktada mahkeme ile uğraşmadan iş tatlıya bağlansın. Yok ödemem der ise bir avukat bulun gerekli işlemleri halletsin. her şeyi usulüne göre yaparsanız zararınızı karşılatırsınız.

taksirle mala zarar verme diye bir suç yok bu yüzden zararınızın temin edilmesini isteyebilirsiniz. yok vermeye yanaşmazlarsa tazminat talebinde bulunabilirsiniz.

@paintov suç ve tazminat ayrıdır, ayrı mahkemelerde görülür. suç olmaması ya da olması tazminat ödenmesini gerektirmez.

öncelikle sulh hukuk mahkemesinden tespit davası açın. sonra hasarın ve hasarın sebebinin kaynağını gösteren tespit ile komşuya ihtar gönderin. yine sorununuz halledilmiyorsa tespit tutanağını icraya koyun veya maddi tazminat davası açın. 1. itiraz açısından riskli ama hızlı, 2. si yavaş ama kesin olur.

kombi dahil yaptığınız tüm masraflara ilişkin tazminatı komşunuz karşılamalıdır. eğer dava yoluna gitmeye karar verirseniz; hasar halen mevcutsa yani zarar gören yerleri temizleyip tamir ettirmediyseniz derhal bir delil tespiti yaptırın. tespit raporunda zararın komşudan kaynaklandığını ve zarar miktarının yazılmasını sağlayın. ardından rapor verildikten sonra komşuya bir ihtarname çekerek zararı karşılamasını talep edin, ihtarnamede bunun için kısa bir süre belirtin. süresi içinde ödemedikleri takdirde delil tespitini, kombi servis raporunu ve ihtarnameyi ekleyerek zararınızın tazmini, yaptığınız masrafların tarafınıza ödenmesi ve komşunun patlayan su borusu için derhal önlem alması talepleriyle dava açın.

kılıç ali paşa için: kızılay güvenparka gidip oradan balgat-çiğdem dolmuşlarına binmek lazım, şoföre söylersen seni okulun yakınında indirir.

ben :(

ikinci kısımdayım ben de.

benim sabit bilgilerim var bu siteler için ayşe yılmaz 1.1.1985 doğum tarihi şehir yozgat şifre sıfırlama sorusu en sevdiğim çocukluk arkadaşım cevap ninja kaplumbağalar gibi. kolaylık sağlıyor, tavsiye ederim :)

ayar oluyorum ama aradağım şeyi bir tek orada bulduysam üye oluyorum el mahkum. :( mecbur bırakıyor pislikler.

Sitesine göre değişiyor ya. Bazen düzgün bi şekilde dolduruyorum bazen de sırf bi kereliğine üye oluyorsam asdasd 123456 falan yapıyorum.

üşengeçler cemiyetine hoşgeldin.

sanırım yok diye biliyorum.

şartlarını taşıyorsa (bkz: karar düzeltme) yoluna başvurma imkanınız var. ancak karar düzeltmeden pek sonuç alınmadığını belirtmek isterim.

buldumbuldum.com

türkiyeye free shipping versiyonu için: www.dealextreme.com

www.bunlardanistiyorum.com

"photo license agreement" dediği fotoğraf üzerindeki fikri mülkiyete ilişkin hakların kullanımına dair karşı tarafa lisans hakkı (yani onlar tarafından kullanım hakkı) verdiğinize dair yapılan bir anlaşma. effective date, bu lisans sözleşmesinin geçerli olmaya başlayacağı tarih; licensor dediği de fotoğraftaki hak sahibinin, yani lisans verecek olan kimsenin adı, adres de onun adresi olacak. en alt kısım da lisans veren tarafından imzalanmalı, onun adı yazılmalı.

"entry form" için de pdf üzerinde düzeltme yapabileceğiniz programlar var, ben nitro pdf kullanıyorum. o programı kullanıp form üzerinde boşlukları doldurmanız daha profesyonelce görünür bence. bu hususa ilişkin bir kısıtlama görünmüyor formda.

çok çok teşekkür ederim ilgilendiğiniz ve detaylı cevabınız için =)

ve son bi sorum olacak; peki bu lisansın başlama tarihini mesela bugün yapsam bi şey olmaz heralde değil mi? fotonun çekildiği geriye dönük bi tarih olması garip olur?

bu arada tekrar okurken ilk sayfada şöyle bi ibareyle karşılaştım;
"The Photo License Agreement should contain you, the artist’s information and signature, not the photographer’s."

bu durumda kendimi mi yazmalıyım ki?

çok detaylı okuyamadım da fotoğrafı çeken siz değil misiniz? fotoğraf başkasının göndereceğiniz nihai ürün mü sizin? zira bu son cümleden öyle anlaşılıyor, fotoğrafçının değil sizin bilgilerinizi girmenizi istemişler. anladığım kadarıyla bu lisans anlaşması zaten fotoğrafın değil, sizin oluşturacağınız nihai ürünün kullanım hakkına ilişkin bir anlaşma. dolayısıyla anlaşma konusu ürünü siz yaratmışsanız elbette taraf olarak kendinizi göstermeniz gerekir.

bir de görebildiğim kadarıyla 20 nisan'dan önceki bir tarih olması yeterli. bence belgeleri postaya vereceğiniz (yani posta zarfının üzerinde yer alacak olan) tarihi atın anlaşmanın üzerine.

kolay gelsin :)

fotoğrafı bir arkadaşım çekmişti, o yüzden kafam karışmıştı lakin sizinde onaylamanızla kendi bilgilerimi gireceğim.

ve tekrar tekrar teşekkür ederim ilgilendiğiniz için =)

araştırma görevlileri öğretim üyesi değildir. doktorasını vermemiş birinden referans almak da hiç profesyonel durmaz. yrd. doç. bile olur (almışlığım ve gayet işime yaramışlığı vardır) ama araştırma görevlisi olmaz.

ikisi de doktorasını verdi kadro bekliyor, bu bir şey değiştirmez mi?

Arş. Gör.'den referans mektubu mu alınırmış? Mahalledeki bakkala da yazdır o zaman bir tane, o seni çocukluğundan beri tanıyordur.

konusuna öyle hakim bir ar. gör. vardır ki çalıştığı disiplinde literatüre girmiştir, elbette böyle birinden alacağınız güçlü bir referans sizin sırtınızı yere getirmez. ancak bu çok çok istisnai bir ihtimal olsa gerek.

referans mektubunu hangi sıfatla imzalayacakları önemli. maalesef referansı okuyacak kişi doğrudan titre bakıyor, o nedenle imkanınız varsa doktorasını vermiş birinden alın derim.

öte yandan madem bunlar en iyi anlaştığınız hocalar, gidin bunlara derdinizi anlatın. bana güçlü hocalardan güçlü referans lazım deyin. onlar da kendi hocalarına yönlendirsinler sizi, o hocalar size referans yazsın. yalnız bu hocalardan ders almış olmanıza dikkat edin.

bir de referans mektubu istemek o kadar abartılacak bir şey değil, gözünüzde büyütmeyin. proflardan başlayarak iyi notlarla geçtiğiniz derslerin hocalarının kapısını sırayla çalın. adamlar alışkınlar bugüne kadar milyonlarca referans yazmışlar, onlar için sıradan bir şey. adınızı bilip sizi tanımalarına da gerek yok (türk uygulaması böyle tabii). dersinizden şu notla geçtim, ortalamam bu, yüksek lisansa başvuru için kullanacağım, bana referans yazabilir misiniz deyin. 20 ayrı hocadan ders almış olsanız 2 tanesi muhakkak verir. rahat olun referans isterken.

1) baroya vereceğiniz belgeler ıslak imzalı (orijinal) olmalı, fotokopiyi kabul etmezler.

2) imzaların fotoğraf üzerine atılması lazım. amacı, belgeyi imzalayan avukatların, sizin fotoğraftakiyle aynı kişi olduğunuzu tespit etmesidir.

bence baştan bir kez daha usulüne uygun imzalatın, sonra barodan sizi geri çevirmesinler, staj başlangıcınız ertelenmesin.

tekrar imzalatacak avukat bulmakta zorlanırsan filan benimle iletişime geçebilirsin :)

Baro'ya 5 dakikalık mesafedeki ofisimizce (6 avukat) her türlü stajyer evrakı imzalanır :)

Gençlik Parkı'na git. Lunaparkta tillahını bulursun. Hepside eski kıraathane işi
Keyfilidir ama dikkat et fır fır yok!

bilkent rollhouse'da oynayabilirsiniz.

awakenings de doktoru oynayan robin williams robert de niro'nun gelişimiyle ilgili düşüncelerini kendi sesiyle kaydediyordu sanırım. filmin tamamını oluşturmuyor tabii bu, tarihe not düşmek sayılır mı bilemem ama..

1408 filmine bakabilirsiniz.

(bkz: gorillas in the mist)
(bkz: the fourth kind)

(bkz: splice) da da var böyle bir sahne

avatar'da kaydediyorlardı ama görüntülü. sayılıyor mu?

milk'te vardi, sean penn anilarini boyle kaydediyordu.

You don't know jack'te de vardi sanki.

Yanlissa duzeltin.

"the sixth sense"

ameliede cafeye gelen bir adam sürekli elindeki kaydediciye konuşurdu

101 dalmaçyalı'daki karı yapıyordu sanırım.

ceza muhakemesi kanunu'nu açıp başlayabilirsiniz. aradıklarınız 90-135. maddeler arasında bulunuyor.

tamam da olayı hizbullah davası üzerinden anlatıcaz

kaynak bilemiyorum ama online yerine çevrim içi kullanabilirsiniz.

cevrimici

bu konularda online egitim siteleri var. onlar olabilir yer imlerimde vardi diye dondum durdum 2 tane buyuk bu tarz ucretsiz siteyi bulamadim. hey masallah bana.

www.berin.de
www.tuerkisch-lernen-online.de
wikitravel.org
www.scribd.com
www.scribd.com
www.cromwell-intl.com
www.princeton.edu
cali.arizona.edu
www.ic.arizona.edu
www.learningpracticalturkish.com
www.masteranylanguage.com
tureng.com

Susuz kalma. (bkz: dehydration)

Bir de şu dudak kremleri filan var, onlardan kullan.

badem yağı da deneyebilirsiniz.

nivea'nın beyaz kapaklı, med protection yazan çeşidi oldukça başarılı, tavsiye ederim.

ben de varım. çok su içmenin faydasını görüyorum gibi. bazen sabahları zeytinyağı sürüyorum. geceleri de yağlı krem. arko nun ki.
ama bunlara rağmen yine de tam olarak kurumasını engelleyemedim gibi:)

dudak bir kere soyulmaya alışınca devamlı aynı oluyor, çok su içip devamlı nemlendiriorum ama yinede soyuluyor.. dudak hedelerinden uzak dur çilekli falan olanlarda normal vazelin gibi saf şeylerle nemlendirmeye çalış bnde işe yarıyor

yaklaşık 10 yıldır niveanın denemediğim dudak kremi kalmadı, her çeşidinden denedim. gün içinde defalarca sürmeme rağmen -ve elbette ben de aynen dudaklarımı yolduğum için- bir türlü dudaklarım iyileşmez, bende de yapış yapış bir his bırakırdı.

iki hafta önce blistex markasının med plus denen küçücük mavi yuvarlak kutudaki dudak koruyucusunu aldım. iki gece parmağıma biraz alıp dudaklarıma yedirerek sürdüm. ve bütün gün boyunca defalarca su içmeme, dişlerimi fırçalamama, ağzımı silmeme rağmen etkisi devam etti. şu soğuk havalarda inanılmaz işime yaradı, kesinlikle tavsiye ederim, mentollü ferahlatan bir etkisi de cabası. bütün o çirkin yoluk yoluk dudak görüntüsü de kayboldu :)

şeker bal karışımını dudağına sür,iyi nemlendirir.

Aha aynı benim dudaklarım. Bu sene fena durumda değiller, şunları yaptım:
* Lip scrub - ben lush'tan aldım, ama evde de yapabilirsiniz; şekere (pudra şekeri değil, bildiğimiz çay şekeri) biraz zeytinyağı damlatıp şeker erimeden dudaklarınıza masaj yapın, ölü deri böylece gitti. Akşam uyumadan blistex'in Med Plus'ı (lacivert ufak kutu) veya yine blistex'in lip relief cream'ini (beyaz tüp)dudaklara sürüp yatıyorsunuz. Gün içinde sürsem o dudakları yolarım da akşam yatarken sürünce sabah puf puf sağlıklı dudaklarla kalkıyorsunuz.

vazelin

hindistancevizi yağını deneyin

bilkent senfoni orkestrası (bilkent.edu.tr adresinden programına ulaşabilirsiniz)
cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası

operanın sitesinden bakabilirsin. secure.dobgm.gov.tr
bilkentin sitesine de bakabilirsin. www.bso.bilkent.edu.tr
başkente de bakabilirsin. orkestraakademik.baskent.edu.tr

satın almanızdan itibaren 2 yıl içinde aynı hatanın ikiden fazla ya da farklı hataların dörtten fazla tekrarlanması halinde ürün ayıplı mal olarak değerlendirilir. bu takdirde sizin dört seçimlik hakkınız bulunmaktadır: 1- ürünü geri verip parasını iade almak 2- ürünü iade edip ayıpsız (yani sağlam) olanıyla değiştirmek 3- üründeki hasar oranında bedel indirimi talep etmek 4- üründe gerekli onarımın yapılması. siz, hakem heyetine bir dilekçe ile başvurup tüm süreci anlatın. servis fişlerinin, faturanın, elinizdeki her türlü belgenin fotokopisini dilekçeye ekleyin. bu dört seçimlik haktan hangisi seçtiğinizi dilekçe metninde açıkça belirtin. bence satın aldığınız yeri muhatap olarak göstermeniz yeterli ancak 7 liralık posta pulundan çekinmiyorsanız casper fimasını da muhatap olarak gösterip dilekçenizi tebliğ ettirin. umarım olumlu sonuç alırsınız.

tüketici hakem heyetine başvurabilirsin, yalnız bir sürü evrak vs talepleri oluyor. onlara internetten bakıp iyice öğrenirsen git gel yapmazsın.

tamamen düz mantıkla cevap veriyorum: örneğin cumhuriyet tiyatrosundaki cumhuriyet rejime değil, devletin ismine atıf yapar. o sebeple büyük olmalı diyorum.

eğer cumhuriyet sözcüğü, yanına gelip nitelediği diğer sözcüklerle birlikte özel bir dönemi, yeri, zamanı işaret ediyorsa büyük yazılır. örneğin fransa'daki 3. cumhuriyet dönemi büyük olmalı, çünkü özel bir zaman aralığına işaret ediyor, sadece rejimin adı değil. cumhuriyet tiyatrosu, o isimde özel bir tiyatro yoksa küçük yazılmalı. zira bu kullanım anladığım kadarıyla cumhuriyet dönemi tiyatrosuna atıf yapıyor. keza temel ilkeler de aynı şekilde, özel bir durum söz konusu değil, spesifik olarak bir dönemin ya da bir ülkedeki rejimin değil, genel olarak cumhuriyetin temel ilkelerine işaret ettiğinden küçük yazılmalı bence.

cumhuriyetin temel ilkeleri ve cumhuriyet devri'nde kucuk ama cumhuriyet tiyatrosu eger cumhuriyet donemindeki tiyatrolari kastetmiyor da bi tiyatroysa buyuk..

karbonatlı su

sirkeli su diye duymuştum. bir de bu iş için özel bir ürün vardı.

klor tableti

sebzeyi karbonatli, sirkeli ya da klorlu suda mi bekletecegim?

bir leğenin içine su doldurun, bir-iki çorba kaşığı kadar sirke koyun. sonra sebzeleri leğenin içine atın, bir süre bekletin. daha sonrasında sebzeleri leğenden çıkarıp sudan geçirin. afiyet olsun.

asimov'un dün bugün yarın'ını öneririm
www.idefix.com

yaratıcı mitoloji
dost yayınlarından mısır, yunan ve roma
iş bankasından tonguç ve ensitüleri
işkencenin tarihi
umberto eco güzelliğin tarihi ve çirkinliğin tarihi

tübitak yayınları da popüler bilim kategorisi için çok verimlidir. hem bütçeyi de sarsmaz.

liberte yayınlarının internet sitesine bakabilirsin, 31 ocaka kadar büyük indirim var hem de..

tarih vakfının güzel kitapları var, fena değiller. bir de william mcneill'in dünya tarihi kitabı var. okuması kolay ve zevklidir, yeni basımda resim ve harita da bol miktarda kullanılmış sanırım.

www.pandora.com.tr

şapkaların hangi renkten kaç tane olduğu biliniyor mu?

yani misalen 2 tanesi siyah 1 tanesi beyaz yahut tam tersi şeklinde bir bilgi mevcut mu?

sadece atıyorum:

tahminimce ortadaki biliyordur. çünkü en arkadaki olsa ve öndeki iki kişinin şapkası aynı renk olsa, kendininkini tahmin edebilir. öndekiler siyahsa kendininki için beyaz diyebilir rahatlıkla. ama eğer önünde iki adet renkten de varsa tahmin etmesi zor olur. bu durumda ortadaki önündekinin şapkasının rengine bakıp tam tersini söylerse doğru rengi bilir.

ek: düşündüm de gayet mantıklı bi şey demişim. çözüm yolu budur.

sanırım bulduk:

elimizde iki tip şapka var ve rastgele giydiriliyor. diyelim önceki 2 elemanın şapkası aynı renk, o zaman en arkadaki eleman kafasındaki şapkanın hangi renk olduğunu bilir ve cevap verir.

eğer en arkadaki eleman susarsa, ortadaki eleman anlar ki şapkasının rengi en öndekiyle aynı değil. en öndekinin şapkası siyahsa onunki beyazdır, beyazsa onunki siyahtır ve ortadaki eleman cevap verir.

fluorescein bildi.

burada iki tip dediğimizde iki tipin de(siyah ve beyaz) kullanıldığını kabul etmek zorundayız. başka türlü hilesiz veya tahminsiz mümkün değil. ki zaten soruda 2 tipin kulanıldığını söylemiş.

gominist redar: şapkaların kaç tanesi siyah kaç tanesi beyaz onları bilmiyoruz. sadece üç şapka var içlerinde siyah da var beyaz da.

devilred: bence sen doğru bildin. bir de zaten şöyle de bir bilgi var: bunlar baya sıkı dost. birbirlerini iyi tanıyorlar filan. en arkadaki baktı ki önündeki iki arkadaşının şapkaları farklı renkte, o sustu. öndeki safımın zaten hiçbir şeyden haberi yok. ortadaki ise en arkadaki arkadaşının susmasından kendisinin ve en öndeki arkadaşının şapkalarının renklerinin farklı olduğunu anlar ve böylece en öndekininkinin tam tersini söyler. oha tamam, süper. çok teşekkür ederim zeki insan. gominist bunu okuyasan senin de artık yapman gereken bir şey kalmadı, sana da çok teşekkür ederim. iyi geceler.

eveeet bu benim babamın meşhur kavuk sorusuna benziyor. daha iki gün önce tartıştık.

öncelikle soru farklı ama mantık aynı. devilred'in ve cro magnon'un cevapları da en yaklaşanı. bilen kişi en öndeki, yani sadece duvara bakan. bilme sebebi ise diğer ikisinin bilemiyor olması. lakin bir eksiklik var, hangi şapkadan kaç tane var bilgisi verilmeli. sorunun orijinalinde (ki elimdeki zeka soruları kitabında da var) 3 beyaz 2 siyah şapka rastgele giydiriliyor. geride kalan şapkalar elbette bilinmiyor ama toplamı biliniyor.

nasıl biliyor en öndeki? diyor ki: "en arkadaki iki tane siyah görüyor olsaydı zart diye bilirdi "benimki beyaz" diye. bilemediğine göre demek ki iki tane siyah görmüyor. ortadaki önünde bir tane siyah görseydi, kendi arkasındaki (en arkadaki) cevap vermediğine göre ortadakinin kafasındaki de siyah değil, bu ikisi de bilemediğine göre benimki siyah değil, beyaz"

yazarak anlatmak zor. biraz derin düşünme gerektiriyor.

edit: tekrar okudum da sadece üç şapka var ve hem siyah hem beyaz, iki renkten de var ama hangisinden kaç tane bilmiyoruz diyorsak soru farklıymış demek ki benimkinden değil. ama yine de düşünce tarzı, diğerlerinin bilememesinden yola çıkmak şeklinde. bu durumda devilred ve cro magnon'ın cevapları doğru.

siz de hocaya benimkini sorun.

üç beyaz iki siyah şapka var. bu üç kişiye üç beyaz giydiriliyor. geride kalan şapkaları bilmiyorlar. bir tanesi kafasındakinin beyaz olduğunu biliyor. nasıl biliyor? hiçbiri de duvara falan dönmüyor. hepsi diğer ikisini görüyor. haliyle hepsi karşısında iki beyaz görüyor. hile yok, tamamen mantık.

Şöyle bir cevap geldi sorduğum bi yerden:

En arkadaki cevabı bilmediğini söyler ve cevap vermez, çünkü önündeki 2 şapka siyah olsaydı kendisinde beyaz olduğunu bilirdi, önündeki iki şapka beyaz olsaydı kendisinde siyah olduğunu bilirdi ve soruyu cevaplayabilirdi. Bu durumda öndeki 2 kişiden biri siyah, diğerinin beyaz olduğu belli oldu. Ortadaki ise durumu farketti ve önündekinin şapkası beyaz ise siyah dedi , önündekinin şapkası siyah ise beyaz dedi ve en öndekine sorulmasına gerek kalmadan doğru cevabı bulmuş oldu.

www.baskent.edu.tr

soru eksik ifade edilmiş herhalde yukarıdaki tam haline bir bakın derim

soru tam olarak budur, cevabı da ilk önce devilred yazmıştır zaten. bilen, bilmeyen herkese teşekkür ederim.

evet bu sorunun doğrusu, imla kilavuzu'nun da yazdığı şekildir. ben de o şekilde biliyorum. yani toplam şapka sayısı ve hangisinden kaçar tane olduğu biliniyor. sadece geriye kalanlar bilinmiyor. mahkumların soruyu bilecek olanın diğerlerini görmesine gerek yok, zira görerek değil, ötekielrin bilemiyor olmasından dolayı akıl yürüterek bilecek.

anlaşılan sizin hoca şapka sayısını azaltıp "her iki renkten de var" diyerek olasılıkları azaltıp "iki beyaz+bir siyah" veya "iki siyah bir beyaz" şeklinde iki ihtimale indirerek işi biraz kolaylaştırmış.

kibritsuyu: evet, öyle olabilir. ama bana sorulan soru bu. yanlış bir soru olamaz çünkü mantıklı bir cevabı da var. imla kılavuzu'nun yolladığı soru da benzer ama farklı bir sorudur. açıkçası ben o soruyla ilgilenmiyorum. o yüzden lütfen soruları yanlış olarak damgalamak yerine ikisinin içerik olarak benzer ama farklı sorular olduğunu kabul etmekte fayda var.

aman sakın girişmeyin öyle işlere. bilgisayara trojan atıyorlar efendime söyleyeyim keylogger falan yüklüyorlar. paylaşılmayacak bilgilerinizi aman ha girmeyin derim.

trajan/keylogger olayıyla karşılaşmazsınız yanılmıyorsam https kapalı o hizmetlerde yani istesenizde yapamazsınız ama benden size tavsiye zaten yapmayın.

Site sahibi istedikten sonra o servisler üzerinden girdiğiniz her türlü bilgiye erişebilir.

çok iyi bilmemekle birlikte bu tarz proxy siteleri tüm bilgilerinizi kendi server'ına çekip ordan ilgili sitelere gönderdiğinden bu tarz bilgileri paylaşmanın çok güvenli olmayacağını düşünüyorum.

tam olarak hangi olayla bağlantılı geçiyordu, biraz daha ayrıntı versen anlatayım hemen

şöyle mi? "yasanın (davanın diye de çevrilmiş olabilir) önünde bir kapıcı durmaktadır. Taşralı bir adam bu kapıcıya gelerek yasaya kabul edilme ricasında bulunur." diye başlayan, bekleyen adamın yaşamının sonuna kadar devam eden ve nihayetinde kapıcının "bu kapı senin için yapılmıştı" gibi bir lafıyla biten kısım mı? hani bir türlü adam kapıdan giremez (yoksa girmez mi, girmek mi istemez, gireceğini mi düşünmez yoksa?).
"Senden başka kimse kabul edilemezdi bu kapıdan, çünkü bu kapı yalnızca senin için yapılmıştı. Artık şimdi kapatacağım onu."
Eğer öyleyse, ahlaken kesinlikle yorum yapmam, ancak, şunu tavsiye edebilirim, yasa ve adalet ikiliği, doğal hukuk ve pozitif hukuk ile ilgili düşünmenizi tavsiye ederim. Hatta bu konuda Zeynep Direk'in Defter'in 40. sayısında yayımlanan "Yasanın Kaynağı Üzerine" adlı bir makalesi vardır; tam da bu hikaye ile başlar. Benden bu kadar...

hocam 17milyara 150bin kilometrede araç alınır mı allasen? hem de citroen? sahibinden.com'u biraz daha kurcalasan çok daha iyi araçlar bulabilirsin bence.

özel bir sebebiniz yoksa citroen e bulasmayın derim.araç zaten 148.500 km de. bu rakama ford fiesta 1.4 tdci tavsiye ederim.

sacmalama yaa parana yazık arabada darbede var.. iyice arastır .

asla öyle bir şey olamaz, 3 senelik geçerlilik süresi boyunca istediğin kadar istediğin yerde kullanabilirsin.

kumaş ama böyle kadife gibi süet gibi bir şey, yumuşak bir dokunuşu var. kesinlikle deri değil.

(bkz: süet)

süet

nubuk olmasın?

ne kadar süredir o işyerinde çalıştığınıza bağlı olması lazım. 15 gün de olabilir 1 ay da olabilir.

iş kanunu madde 17'de cevabınız var. ne kadar çalıştığınızı tespit edip, ona göre hesaplayabilirsiniz.:

SÜRELİ FESİH

Madde 17 - Belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir.

İş sözleşmeleri;

a) İşi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra,

b) İşi altı aydan birbuçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra,

c) İşi birbuçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra,

d) İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra,

Feshedilmiş sayılır.

6 aydan kisa ise 15 gun
6 ay ile 1,5 yil arasinda ise 4 hafta
1,5- 3 yil arasi 6 hafta
fazlasi 8 hafta

işten çıkartıldığında sana ödenecek olan ihbar tazminatı ile aynı. eminim nasıl ve neye göre ödendiği hakkında bir fikrin vardır. :)

@kakao onlar çıkarmayacak ben istifa edicem =). şaka bi yana kendim ayrılmak istiyorum o yüzden sordum.

reading ve listening sorun olmaz, oralarda rahat 30 alırsın. ama speaking ve writing sorunlu. hatta bence writing de bile 30 çekme imkanı var; biraz sofistike kelimeler kullanıp iyi bir sistematikle başarılabilir. speaking ise tamamen değerlendiren adamların insafına kalmış. yani yavaş konuşmak kadar hızlı konuşmak da puan düşürür. konuşurken ııı eee falan dememek lazım. bir de süreyi yetiştirmeden halen konuşmaya devam etmeye çalışmak ve söyleyeceğin şeyleri bitirememek de puan düşürür. velhasıl, 115 geliyorsa büyük ihtimalle speaking den gitmiştir puanlar. deneme soru ve cevaplarını dinleyerek speaking i geliştirebilirsin.

115 almış adama öğretecek bir şey yoktur ki zaten. öss de ful çekemeyip her seferinde 1-2 yanlış yapan adam gibi illa ki dikkatsizlikten kaçan bir şeyler olur.

valla benim duke üniversitesi mezun amerikalı arkadaşım bile 120 alamamıştı 118'de kalmıştı öyle düşün (niye TOEFL'a girdi diye sorarsanız, 120 alırım alamazsın iddiası üzerine girmşti).

imkansızdan da imkansız.

mümkündür fakat pahalıya patlıyor sanırım. benim bildiğim encase diye bi program var, format atılan bilgileri geri getirebiliyor. bilgisayarcıları bi dolaşmak lazım.

@imla kılavuzu'nun önerdiği programla bunu yapabilirsiniz.

mümkündür. pahalı da değildir, en azından ben beklemediğim kadar kolay bir şekilde halletmiştim. anahtar kelime ise "getdataback (ntfs)". küçük bir program olmakla beraber yaptığı işlem oldukça uzun saatler sürebiliyor ama sonuç aldım mı? aldım.

(git: 343548)

gayet de mümkündür. getdataback oldukça işe yarar bir programdır bunun için ki zamanında babam para verip almıştı, öyle de değerliydi. her neyse, her istediğini istediğin gibi vermiyor elbette sana program. veri kaybı yine oluyor, bazı var görünen klasörlerin içi boş oluyor vs vs. ama yine de pek çok şeyi kurtarıyor ve gerçekten de uzun sürüyor.

Benim merak ettiğim bilgisayar hafızaları sınırsız mı yahu?

Siliyoruz üzerine full doldurduğumuz halde eski bilgiler nasıl kalıyor ki?

@efrasiyab87 full doldurursan bir şey bulamazsın

Yardimlariniz icin Tesekkürler.

yurtdışı 2lira
yurtiçi 1lira

bugün 10 tanesini 6 liraya gönderdik.

ya ayrı duyuru açıcaktım bende ... bu yasanın ve türkiyenin tepkisinin fransız gazetelerinde ve haberlerde falan etkisi nasl oldu? fransadan yaşayan birisi bildirebilir mi?

@oranj: kaynak oldum soği

senato onayı olmadı daha.
o olmadan kimse ceza almaz zaten...

şu bilgiyi vereyim, ceza hukukunda ülkesellik ilkesi vardır. buna göre vatandaşlık bağıyla ilgili bir araştırma yapılmaksızın, bir ülke sınırları içinde işlenen suça o ülkenin kanunları uygulanır. senatodan geçerse aynen verdiğin örnekteki gibi olacak. vatandaş-turist ayrımı yapmadan cezalandırılabilecek insanlar. nasıl ki turist olarak gidip orada birini öldürsen yargılanır ve ceza alırsan, bu fiil de suç olarak kabul edilince aynı işleme tabi olacak.

bana üç haftada falan ulaştı, bu aralar gelmesi lazım eğer gelecekse.

ne zaman girdiniz?

bana 7,5 haftada ulaşmıştı, bu aralar gelir.
en kötüsü ets'ye bir daha mail atın. sorunlarda ilgileniyorlar gayet.

stieg larsson'un romanlarını okumadıysan eğer onlar son derece akıcı ve sürükleyici.

harlan coben - oyunbozan

Adam Fawer.. ve stephan king geldi aklıma..

ahmet ümit, grange gibi bir üslubu var, tavsiye ederim.

Glenn meade kitaplarını beğenebilirsiniz.

yeğenimin birinci yaş günü için yaptırmıştım bunlardan. ama şöyle ki kızılayda veya başka yerdeki pastane-süsleme dükkanından (adlarını bilemedim idare edin) değil, gittigidiyordan almıştım. inanılmaz çeşitli şekiller var, seçip yaptırıyorsunuz. 60-70 tanesi 35 lira gibi bir şeye gelmişti, uygundu gayet. aynısını livada tanesini 2-3 lira civarında görmüştüm. o nedenle dükkandan almayın derim.

var, biz evi alırken kiracı göstermemişti aynı apartmanın başka bir dairesine bakmıştık.

yok.
arar haber verir gidersin alıcı ile birlikte.

böyle bir hakkı yok, evi göstermek zorunda.
ancak sizin de uygun bir talepte bulunmanız lazım. münasip olmayan bir zamanda veya halde evi göstermesini ondan bekleyemezsiniz. benim tavsiyem, kendisiyle daha önceden anlaşın, şu günler-şu saatlerde evi göstermek istiyorum, size de uygun mudur diye, daha sonradan sorun çıkmasın.

son 1 ayda olsa bir şey diyemez de, sizin durumunuzda ne olur bilmiyorum.

www.ecegayrimenkul.com

evi göstermek zorunda değil. evden çıkmak isteyen kiracı olsa bir ay öncesinden size haber verip, gelen alıcı/kiracılara göstermek zorunda kalır. ama bu durumda keyfi bir nedenle kiracıyı çıkarıyorsunuz. hatta bence suyuna gidin ki dava açmasın size.

yasal olarak hakkı var diye biliyorum. kontratı bitene kadar göstermek zorunda değil.

kiracıyı çıkarma gibi bir düşüncem yok, ev satılsa bile ağustosa kadar oturma hakkı var incelediğim kadarıyla.evi alan kişi pat diye çıkaramıyo kiracıyı.

var. ben göstermemiştim.

yok.
makul zamanlarda ve makul şekilde olduğu sürece göstermek zorunda.

var diyenler neye dayanarak söylüyor bunu?

konurda lemanın üstündeki ankara kültür.
selanik caddesinde kitap kurdu. yükselden selanike dön, biraz yürü, sağında kalan kaldırım tarafında bir apartmanın üst katında, balkonda tabelası var.
ikisi de süper sakin yerler, kafa dinlemek için ideal.

Olgunlar'da Sakal Cafe diye bi yer vardı, ama uzun süredir hiç gitmedim, duruyor mu bilemiyorum.

starbucks a git üst yada alt kata.

Konur sokakta kitapca var. imge kitapevinin ust katinda. senin icin ideal mekan.

gündüz vakti Kapı 7 - Kapı 8 - Gizli Bahçe - Kapı Altı güzel oluyor. sıcak şarap sipariş edersin yanına da .

www.facebook.com

poroy/tekinalp'in kitabı iyidir. ankaradaysanız betacopy notları da fena olmaz, ama mutlaka bir kitaptan teyitleşerek okumakta fayda var. öte yandan kesinlikle okul sınavları için yeterli olmaz ama kıymetli evrakın temel mantığını anlamak için kpss/hakimlik sınavı hazırlık kitapları serisinden kıymetli evrak kitabına bakılabilir. savaş yayınlarını öneririm.

taner bozkurt un kitabına da bakın. ama öncelikle fikret eren den alacağın temlikine tekrar bir bakın.

geri çağrılan modeller arasında olduğuna nereden bakabildin acaba? ben siteye girdiğimde seri numarasını girdikten sonra bir shipping address kısmı çıkıyor. geri çağrılan model olduğu bu aşamada mı görünüyor?

Evet seri numarasi girdikten sonra adres falan soruyor, adres girince gonderilecek ama iste united states olarak secim yaptigim da ilk giriste sonraki adres bilgisi ekraninda united states otomatik geliyor. Turkiye'den islemi nasil yaptirtcam bizim apple storelar amerikadan alinan ipod nanoyla ilgilenmez gibime geliyor, tabi vakit bulunca sorucam ama burada bilgisi olan yok mudur

pırasa
pozantı

Polatlı

pırasa'nın p'si.

paris,prag.

pırasa +1

pelin

pappa

parisin p si

pakistan

Pneumonoultramicroscopicsilicovolcanoconiosis (n ile okunur ama napalım alıştık bi kere)

pırasa

papa

pıtırcık

Türkçe'yse Paris, Polatlı
İngilizce'yse, P as in Paul
Pilotsan veya hava trafik kontrolörüysen papa

pandispanya

papua yeni gine

PiPi

hayret kimse pipi yazmamış.

@trajikomix 26 saniye farkla geç kaldım tespit için!

edit: Toplama işlemi

pe

paris yahut pirasa

pantolon.

0 ya da 1 diye değer alıyor önermelerde.

mehmet ali erbil'in p'si.

paris.
pırasa.
bir keresinde praline demişliğim vardır, çikolata istediğim bir anıma denk gelmiş olsa gerek.

paris.

paris

hiç kimse patates dememiş.

havacılıkta fonetik alfabede
papa.

hakimin hukuk yaratması mk 1'de düzenlenmiştir. buna göre hakimin önüne gelen somut olayda, olaya uygulanabilir bir kanun hükmü veya örf-adet kuralı yoksa, kendisi bir kural yaratır ve önündeki somut uyuşmazlığı buna göre çözer. belirtmek gerekir ki hakimin koyduğu bu kural, sadece o uyuşmazlığa münhasırdır. daha sonra önüne gelecek benzer uyuşmazlıklarda salt bu benzerlik nedeniyle aynı kuralın uygulanabilirliği yoktur. yaratılan bu kural başka hakimleri bağlamaz. bu durum hem kanun hükmü hem de örf-adet kuralının olmaması şartına bağlı olduğundan pratikte uygulanmasını fazla göremeyiz.

hakimin takdir yetkisi ise tüm mevzuat kapsamında farklı yerlerde düzenlenmiş, uygulama kapsamı çok sık ve geniş olan bir kurumdur. buna göre kanunkoyucu, emredici nitelikte olmayan bir pozitif hukuk kuralı yaratırken, ilgili kuralın uygulanması konusunda hakime takdir yetkisi tanıyabilir. hakim de kuralı somut uyuşmazlığa uygularken, takdir hakkını kullanır -ve takdir hakkını neden bu şekilde kullandığını gerekçelendirmek zorundadır-.

örnekleyecek olursak; bir elatmanın önlenmesi davasındaki spesifik bir durum için hakim önündeki bu somut durumu çözmek anlamında uygulayacağı bir kanun hükmü veya örf-adet kuralı bulamazsa; kendisini kanunkoyucu yerine koyarak bir kural yaratır ve uyuşmazlığı o kurala göre çözer. bu andan sonra ilgili kural hukuk dünyasından silinir, başka bir olayda aynen uygulanabilirliği söz konusu olamaz.
takdir hakkı ise sıkça karşılaşılan bir kurumdur. ceza kanununda ilgili suç fiili için bir ila üç yıl hapis cezası veya adli para cezası öngörülmüş olsun. bu takdirde anılan suç fiili için hakim hapis ile adli para cezası arasında birini seçmek konusunda takdir hakkı sahibi olduğu kadar, hapis cezasını seçtiğinde bir ila üç yıl arasındaki bir süreyi de serbestçe takdir etme hakkına da sahiptir.

yıllar öncesinin bilgileriyle, hatırladığım kadar yazmaya çalıştım. umarım biraz netleşmiştir. başarılar.